İlkel Akrabalık - Çift Bağı İnsan Toplumunu Nasıl Doğurdu? 1
- Okunduğu Gibi
- 24false31 GMT+0000 (Coordinated Universal Time)
- 11 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 16dk.
Uzun süredir yazamıyordum. Araya sınav girdi ve yazma işine bir süre ara vermek zorunda kaldım. Aynı anda o kadar çok kitap okumaya çalışıyorum ve bu da beni çok tüketiyor. Bir kitabı yarım bırakıp diğerine geçiyorum. Bu kötü huyumu bildiğim için kendimi disipline edip yaptığım işi yarım bırakmamak için çok çaba harcıyorum.
Bernard Chapais'in Primeval Kinship - How Pair-Bonding Gave Birth to Human Society isimli kitabını okudum. Kitabın özellikle bazı kısımları müthiş ilgimi çekti. Her zamanki gibi kitabı sadece okumakla kalmadım. Okurken kafama takılan yada beğendiğim yerlerle ilgili notlar almıştım. Hem aldığım notları hem de kitabı aktarmak istiyorum.
Hem kitabı özetlemek, hem aldığım notları aktarmak, hem dikkatimi çeken yerleri göstermek hem de bazı itirazlarımı dile getirmek istiyorum. Yeni bir serüvene başlıyorum. Hadi bakalım.

İlkel Akrabalık - Çift Bağı İnsan Toplumunu Nasıl Doğurdu? Kitap İncelemesi
Bernard Chapais tarafında 2008 yılında yazılmış olan “Primeval Kinship - How Pair-Bonding Gave Birth to Human Society” isimli kitabı okumayı bitirdim. Bu kitaba da Sarah Blaffer Hrdy’nin yazdığı “Father Time - A NATURAL HISTORY OF MEN AND BABIES” isimli kitabı okurken gördüğüm bir referans üzerine başlamıştım. Hatta Hrdy’nin kitabını yarım bırakarak geçtim. İlk defa babalığın keşfi konusuna bu kadar yaklaşan bir kitap okumuş oldum. Kitap babalığın keşfi ile ilgili değil ama en azından antroplojide babalık konusuna nasıl yaklaşıldığına dair bir bilgi edinmeme yardımcı oldu.
Kitabın içeriğini kısaca özetlemem gerekirse, kitap 4 ana başlık ve 19 alt başlık ve 70 adet üçüncül başlıktan oluşuyor. “İnsan Toplumunun Kökeni Sorunsalı” adında bir giriş yazısından sonra sırasıyla “I. Evrimsel Tarihçiler Olarak Primatologlar”; “II. Dişevlilik (Exogamy) Konfigürasyonunun Çözümlenmesi”; “III. Dişevlilik Konfigürasyonunun Yeniden İnşasi”; “IV. Tek Çizgili Soyun (Unilineal Descent) Evrimi” isimlerini taşıyan dört ana başlık bulunuyor.
İlk ana başlık altında (I. EVRİMSEL TARİHÇİLER OLARAK PRİMATOLOGLAR) 6 alt başlık var: Primatoloji ve İnsan Davranışının Evrimi; Rahim Akrabalık (Uterine Kinship) Mirası; Biyolojik Akrabalıktan Kültürel Akrabalığa; Ensestten Kaçınma Mirası; Davranışsal Düzenliliklerden Kurumsallaşmış Kurallara. Bu 6 alt başlığın toplamda 80 sayfayı tutan 16 üçüncül alt başlıkları var.
İkinci ana başlığın altında (II. DIŞEVLİLİK (EXOGAMY) KONFİGÜRASYONUNUN ÇÖZÜMLENMESİ) 3 alt başlık var: Lévi-Strauss ve İnsan Toplumunun Derin Yapısı; Evrimsel Vakumdan Çıkan İnsan Toplumu; Dışevlilik Yapısının Bileşenleri. Bu 3 alt başlığın altında toplam yaklaşık 50 sayfayı bulan 10 adet üçüncül alt başlık var.
Üçüncü ana başlığın altında (III. DIŞEVLİLİK KONFİGÜRASYONUNUN YENİDEN İNŞASI) 7 alt başlık var: Ataerkil Erkek Akraba Grubu Hipotezi; Çift Bağlanmanın Evrimsel Tarihi; Çift Bağı ve Akrabalığın Yeniden Keşfi; İki Ebeveynli Sistem ve Kardeşlik İlişkilerinin Dönüşümü; Yerel Grup Dışına Çıkış: Kabilelerin Ortaya Çıkışı; Erkeklerin Doğduğu Toprakta Kalması (Male Philopatry) ve Yerleşim Çeşitliliğinin Ortaya Çıkışı; Kardeşler, Kız Kardeşler ve Egzogaminin Kurucu İlkesi. yaklaşık 130 sayfayı bulan 32 adet üçüncül alt başlık var.
Dördüncü ana başlığın altında (IV. TEK ÇİZGİLİ SOYUN (UNILINEAL DESCENT) EVRİMİ) 3 alt başlık, 12 üçüncül başlık var. Soy Bağı (Filiation), Köken (Descent) ve İdeoloji; Tek Soylu Grupların Primat Kökenleri; İnsan Soyunun Evrimsel Tarihi. Dördüncü başlık yaklaşık 35 sayfa uzunluğunda.
***
Kitaptan çok şey öğrendim ama bir o kadar da okuduklarıma karşı itirazım ortaya çıktı. Elimden geldiği kadar uzatmadan kitabın ne anlattığını aktarıp neleri onaylayıp nelere itiraz ettiğimi göstermeye çalışacağım. Pek bunu becerebileceğimi düşünmüyorum ama en azından kısa tutmak niyetiyle işe başlayalım bakalım.
Giriş - İnsan Toplumunun Kökeni Sorunsalı
Terk Edilmiş Bir Arayış (A Forsaken Quest)
İnsan Toplumlarının Derin Yapısı (The Deep Structure of Human Societies)
Okuyacağınız bu metinde, insan toplumlarının nasıl ortaya çıktığı sorusunun peşine düşüyoruz. İlk başta 19. yüzyılda bazı bilim insanları, insanların nasıl topluluklar kurduğunu anlamaya çalıştı. Ancak ellerinde sağlam kanıtlar yoktu; çoğu sadece tahmindi. Sonra 20. yüzyıl geldi. Antropologlar, yeterli delil olmadığı için bu konuyu tartışmayı bıraktı ve daha çok günümüzde gözlemlenebilen toplumlara odaklandı. Yani, "Geçmişi bilmiyoruz, öyleyse konuşmayalım" dediler.
Ancak 1950’lerden sonra işler değişti. Bilim insanları, insanlara en çok benzeyen canlıları —şempanzeleri, bonoboları— incelemeye başladı. "Atalarımızı bilemiyoruz, ama akrabalarımıza bakarsak ipuçları bulabiliriz" dediler. Bu büyük bir dönüm noktasıydı. Artık insan toplumunun kökeni yeniden araştırılmaya başlandı. Bu bölüm, bu terk edilmiş arayışın nasıl tekrar canlandığını, insan toplumlarının derin yapısını anlamak için biyoloji ve sosyal bilimleri birleştirmenin ne kadar önemli olduğunu anlatıyor.
Bu bölümü okuduğunuzda, insan toplumu nasıl kuruldu, nereden geldi ve bilim bu soruya nasıl yaklaştı, işte bunları öğreneceksiniz.
Chapais’in bir primatolog olduğunu ve aynı zamanda sosyal antropoloji ile de yakından ilgilendiğini görüyoruz. İnsan toplululuğunun yapısını ve evrimsel kökenlerini bu iki bilim alanını birleştirerek ele almaya çalıştığını aktarıyor. Kitabın, biyolojik antropologlar, primatologlar, evrimsel psikologlar ve davranışsal ekolojistler gibi biyolojik yönelimli araştırmacılar ile sosyokültürel antropologlar, sosyologlar ve diğer sosyal bilimciler için yazıldığını görüyoruz. Chapais, özellikle Claude Lévi-Strauss’un akrabalık yapıları ve karşılıklı dışevlilik üzerine olan çalışmalarından ve Robin Fox’un insan akrabalık sistemlerinin evrimsel kökenleri hakkındaki analizlerinden ilham almış.
Kitabın girişinde insan toplumunun kökenine dair temel soruları ele alıyor. İnsan toplumlarının evrimsel geçmişi, primatlarla olan benzerlik ve farklılıklarla anlaşılabilir diyor. Tıpkı primat anatomisinin evrimsel sürekliliğinin incelenmesi gibi, insan toplumlarının derin yapısı da evrimsel bir perspektifle ele alınabileceğini söylüyor. Antropolojinin tarihsel yönelimi ve engelleri hakkındaki görüşlerini görüyoruz. Amerikan kültürel antropolojisi (Boas, Benedict, Mead) kültürel farklılıklara odaklanarak genellemelerden kaçınmış. İngiliz işlevselciliği (Radcliffe-Brown) ve Fransız yapısalcılığı (Lévi-Strauss) toplumsal yapıların tarihsel geçmişine odaklanmamış, sosyal organizasyonları zamansal bağlamdan bağımsız ele almış. 19. yüzyıl evrimsel antropolojisinin spekülatif yaklaşımları, 20. yüzyılda evrimsel analizlere karşı bir tepki yaratmış. Daha sonra evrimsel yaklaşımın eksikliğinin neler olduğu hakkındaki görüşlerini görüyoruz. Arkeoloji, insan toplumunun başlangıcını açıklayacak kadar eskiye gitmez; Paleoantropoloji insan davranışlarına dair bazı bilgiler sağlasa da, toplumsal organizasyonun evrimini açıklamakta yetersizdir; Bu nedenle, insan toplumunun evrimsel tarihini anlamak için sosyal antropoloji ve karşılaştırmalı primatoloji gibi disiplinlerin entegrasyonu gereklidir diyor. İnsan toplumunun evrimsel özelliklerini aktarıyor. İnsan toplumları, primat toplumlarıyla benzerlikler taşır ama özgün bir organizasyon yapısına da sahiptir diyor. İnsan toplumlarını şekillendiren temel yapısal ilkeler, evrimsel süreçte ortaya çıkmış ve çeşitlenmiştir. Ancak, bu ortak derin yapıyı tanımlamak için disiplinlerarası bir bakış açısı gereklidir diyor.
A Forsaken Quest (Terk Edilmiş Bir Arayış)
Yukarıdaki başlık hakkında kısa bir notum var. Öncelikle “forsaken quest” ne demek diye baktım. Başlığın "A Forsaken Quest" (Terk Edilmiş Bir Arayış) olması ilgi çekici.
Quest = Zor ve anlamlı bir şeyi bulmak veya başarmak için yapılan uzun ve zorlu bir araştırma, keşif arayışı.
Forsaken = Bırakılmış, terk edilmiş, ilgilenilmemiş.
Şimdi terk edilmiş bu arayış neyin arayışıymış görelim.
Bu başlık insan toplumunun evrimsel kökenlerine yönelik araştırmaların tarihçesini ele alarak başlıyor. 19. yüzyılda, tarihsel evrimci antropologlar (örneğin Edward Tylor, Lewis Henry Morgan ve John McLennan), insan toplumunun evrimine dair evrensel şemalar geliştirmiş. Morgan, ilkel toplumların grup evliliği ve ensest ilişkileri içerdiğini savunurken, McLennan zorla evliliği ve exogami (grup dışı evlilik) fikrini öne sürmüş. Ancak, bu teoriler yetersiz ampirik veriye dayanıyormuş ve 20. yüzyılın başlarında Boas ve Malinowski gibi antropologlar tarafından sert eleştirilere maruz kalarak terk edilmiş. 20. yüzyıl boyunca, antropologlar insan toplumunun evrimsel kökenlerini araştırmaktan kaçınmış. Ancak, 1950'lerden itibaren primat araştırmalarının gelişmesiyle bu konu yeniden ilgi görmeye başladı. Primatların toplumsal yapıları, akrabalık ilişkileri, üreme kalıpları ve cinsel seçim süreçleri incelenerek, insan toplumunun kökenine dair daha sağlam bir bilimsel temel oluşturulmuş. Leslie White, Robin Fox ve Elman Service gibi antropologlar, primat verilerini kullanarak insan toplumunun kökenini anlamaya yönelik yeni yaklaşımlar geliştirmiş. Bu süreçte, sosyal antropologlar insan toplumunun karmaşıklığını anlamada kilit bir rol oynarken, fiziksel antropologlar ve primatologlar da alet kullanımı, kültürel aktarım, saldırganlık, çift bağlanması ve dilin evrimi gibi konulara odaklanmış. Böylece, insan toplumunun kökenine dair araştırmalar, antropoloji ve biyoloji arasında disiplinlerarası bir yaklaşıma evrilmiş.
****
Bunları okuyunca şaşırdım. Çünkü insanın anki kendi kökeninin ne olduğunu merak etmesi ve bunu araştırması çok doğalmış gibi geliyor. 1950’lere kadar bu arayışın sekteye uğramış olması bana ilginç geldi. 1950’lere kadar hakim olan görüş neydi? 1950’den sonra hangi yöne kaydı? İlk başta gözlem ve delile dayanmayan spekülatif bir bakış olmuş. Bazı bilim insanları kendi görüşlerini çok da sağlam delillere dayanmaksızın ortaya atmışlar. İnsanın kökeninin ne olabileceğine dair gözlem ve kanıt bulmak o dönemin şartlarında çok zor. Aslında spekülasyondan başka yapacak pek birşey de yok. O dönemdeki hakim görüş madem ortada bir delil, gözlem, kanıt yok insanın toplumunun kökeninin ne olduğuna dair tartışma da çok anlamlı değil diye düşünmüşler. Geçmişi bir kenara bırakıp gözlemleyebilecekleri toplumları ele almayı seçmişler.
Primatoloji çalışmaları ortaya çıkana kadar bu bakış değişmemiş. Benim anladığım kritik dönüm noktası en yakın akrabalarımızı incelersek kendi kökenimizi de anlarız bakış açısı çok büyük bir kırılma olmuş. Madem kendi geçmişimizi bilemiyoruz bizim tarihimize ışık tutacak en yakın akrabalarımız bize ipucu verebilir demişler. İşte uzun yıllar bir kenara atılmış olan atalarımız nasıl yaşıyordu sorusuna dönüşümüzün arkasındaki itici güç buymuş.
Girişin ilk kısmında "terk edilmiş bir arayış" veya "yarım bırakılmış bir araştırma" konusunun geçmişine baktık.Giriş bölümünün ikinci alt başlığı ile devam ediyoruz.
İnsan Toplumlarının Derin Yapısı
Bu bölümde, insan toplumlarının derin yapısının ne olduğu ve nasıl oluştuğu tartışılıyor. Aşağıdaki bölümü okuduğunuzda ne bulacaksınız? İnsanlar neden başka gruplardan eş seçmeye başlamış? Kadınların toplumlar arasında değiş tokuş edilmesi nasıl bir sosyal düzen oluşturmuş? Ve bu davranış sadece kültürle mi yoksa biyolojik evrimle mi açıklanabilir?
Chapais, ünlü düşünür Lévi-Strauss'un insan toplumlarının temel yapısını sadece kültürel bir olay olarak gördüğünü anlatıyor. Ancak Chapais buna katılmıyor ve bu yapının evrimsel kökenleri olduğunu savunuyor. Yani insanların sosyal düzenleri, sadece geleneklerle değil, aynı zamanda doğadan gelen eğilimlerle de şekillenmiş.
Şunu da öğreneceksiniz: İnsanlar dışevlilik yaparak kalıcı aile grupları oluşturmuş, ensestten kaçınmış, hem anne hem baba akrabalarını tanımış ve uzak gruplarla bağlar kurmuşlar. Bu özellikler başka hayvanlarda tek tek görülse de, hepsinin bir arada bulunduğu tek tür insan!
Sonuç olarak bu bölüm, toplumların nasıl evrimleştiğini, kültür ve biyolojinin nasıl iç içe geçtiğini anlamak isteyenler için bir bakış sunuyor.
Bir sonraki başlık olan “İnsan Toplumlarının Derin Yapısı” başlığında alıntı yapmak istediğim uzun bir kaç bölüm var. Chapais bu başlık altında, insan toplumlarının derin yapısını (deep structure) ve bunun evrimsel kökenlerini inceliyor. Lévi-Strauss’un Les Structures Élémentaires de la Parenté adlı eserine dayanarak, yazar, karşılıklı dışevlilik (reciprocal exogamy) ilkesinin insan toplumlarının temel bir özelliği olduğunu ve insanı sosyal açıdan tanımlayan ana unsur olarak kabul edilmesi gerektiğini savunuyor. Lévi-Strauss, bu yapıyı tamamen kültürel bir olgu olarak değerlendirirken, Chapais, bunun evrimsel kökenleri olduğunu ve bazı bileşenlerinin primatlarda da görüldüğünü öne sürüyor.
***
Bu kitabı bitirir bitirmez Levi Strauss’un yukarıda adı geçen kitabını satın alıp okumak istedim. Ve çok ilginç bir şeyle karşılaştım. Bu klasikleşmiş eserin Türkçe çevirisi yok. İnanamadım ama durum bu. Maalesef en az Marx'ın Kapital’i yada Freud’un temel eserleri kadar klasik olan bu kitap Türkçeye çevrilmemiş. Neyseki İngilizcesi var ve yorucu olsa da ingilizcesinden okumaya çalışacağım.
***
Bu araya girişten sonra alıntı ile devam edeyim. Sayfa numarasını ingilizce kitaptan vermek durumundayım.
Sayfa 11:
“Lévi-Strauss, ilk olarak 1949'da yayımlanan Les Structures Élémentaires de la Parenté (Akrabalığın Temel Yapıları) adlı büyük eserinde, karşılıklı dış eşliliğin insan toplumunun evrensel bir yapısal özelliği olduğunu, ilkel sosyal örgütlenmeyi somutlaştırdığını, benzersiz bir şekilde insana özgü olduğunu ve dahası “doğadan kültüre geçişi” işaret ettiğini öne sürmüştür. Lévi-Strauss, bir dizi etnografik olguyu bir araya getirerek ve tamamen yapısalcı bir bakış açısıyla akıl yürüterek, ittifak kurma aracı olarak akraba grupları arasında kadın alışverişinin ilkel insan sosyal örgütlenmesini yöneten temel bir ilke olduğunu ikna edici bir şekilde savunmuştur. Ayrıca, karşılıklı egzogaminin tüm yönlerinin, evrimsel geçmişimizin bir noktasında kültürel olarak detaylandırılmış normatif bir bütünün ayrılmaz unsurları olduğunu iddia etmiştir. Yani, akraba gruplarının, ensest yasaklarının, evliliğin, egzogami kurallarının ve benzerlerinin herhangi bir evrimsel geçmişten yoksun, kültürel ve kurumsallaşmış yapılar olduğuna inanıyordu.”
“Doğadan kültüre geçmek”, “karşılıklı dışevlilik”, “kadın alışverişi”, “ensest yasakları” gibi çok anlam yüklü ve insanın beynini gıdıklayan ifadeler içeren bir alıntı. Zaten kitap boyunca bu ifadeler üstünde durulacağı için özel olarak bir şey demiyorum ama kadının bir meta olarak farklı gruplar arasında değiş tokuş yapılması fikri üstünde durmak gerek. Bu çok iddialı bir görüş değil mi? Aslına bakacak olursak oluşturduğumuz ataerkil kültür bağlamında çok da anlamsız değil. Kadının birçok kültürde insan olarak görülmemesi, dinlerin özellikleri kadını ikinci sınıf konuma sokması vb düşünüldüğünde aslında hiç de yadırgatıcı değil.
Bir diğer uzun alıntı da hemen bir sonraki paragraftan şu olacak:
“LéviStrauss'un kendisi hiçbir zaman insan toplumunun derin yapısı olarak karşılıklı egzogamiden bahsetmemiş olsa da, onun karşılıklı egzogami tanımlaması benim böyle bir yapı tanımıma özellikle uymaktadır. Lévi-Strauss, karşılıklı ekzogaminin hem yapısal olarak temel olduğunu hem de sosyal alanda insan primatını tanımlayan anahtar örüntü olduğunu belirterek, insan toplumunun derin yapısı hakkında evrimsel bir perspektiften test edilebilecek nadir bir çalışma hipotezi sunmaktadır. Gerçekten de (1) karşılıklı egzogaminin diğer hayvan toplumlarıyla karşılaştırıldığında gerçekten insana özgü olup olmadığı; (2) eğer öyleyse, aslında insan toplumunun derin yapısını somutlaştırıp somutlaştırmadığı ve (3) Lévi-Strauss'un iddia ettiği gibi filogenetik köklerden yoksun kültürel bir yapı olup olmadığı değerlendirilebilir. Bunlar üç farklı ifadedir. Teorik olarak üçü de doğru ya da üçü de yanlış olabilir. Ya da ilk ifade doğrulanırken diğer ikisi çürütülebilir. Ya da ilk ikisi doğrulanırken üçüncüsü doğrulanmayabilir.
Bu kitapta, insan ve insan olmayan primatların karşılaştırmalı sosyolojisinin ilk iki iddiayı doğruladığını ancak üçüncüsünü doğrulamadığını savunuyorum. İnsan toplumunun derin yapısının, egzogami konfigürasyonu olarak adlandırdığım sınırlı bir dizi özelliğin birleşimine bağlı olduğunu göstermeye çalışıyorum. Bu konfigürasyonun en önemli özellikleri şunlardır: istikrarlı akraba grupları, belirli erkek ve dişiler arasında kalıcı üreme bağları, çift aşamalı ikamet sistemi (evlilik öncesi ve sonrası), yakın akrabalar arasında ensestten kaçınma, hem anne hem de baba tarafından akrabaların tanınması, Yerel grubun ötesine uzanan akrabalık ağları, erkek ve kız kardeşler arasındaki yaşam boyu bağlar (ve avuncular arasındaki ilişkiler ve çapraz kuzenler arasındaki evlilik gibi bir dizi ilgili fenomen), kayınların tanınması (yakın akrabalık) ve evlilik değişimi (gruplar arasında eşlerin değişimi). Önemli bir şekilde, insan toplumunun egzogami konfigürasyonunun evrimsel özgünlüğü, ayrı ayrı ele alınan özelliklerin her birinde değil, tüm özelliklerin aynı türde birlikte ortaya çıkmasında yatmaktadır. Kısacası, insan toplumları, akrabalık ve yakınlık bağları aracılığıyla bir dizi yerel grubu bütünleştirme konusunda benzersiz olacaktır.”
***
Bu alıntıyla ilgili olarak ilk üstünde durmak istediğim ifade "filogenetik köklerden yoksun kültürel bir yapı" ifadesi. Ne anlama geliyor bu ifade? Doğal seçilim ve biyolojik mirasla açıklanamayan, evrimsel bir temeli olmayan, tamamen toplumların tarihsel, ekonomik ve sosyal dinamikleriyle oluşmuş bir olgu anlamına geliyor. Eğer bir olgu filogenetik köklerden yoksun ise, bu, onun doğrudan evrimsel bir zorunluluk veya biyolojik miras olmadığını, insanların kültürel süreçler aracılığıyla geliştirdiği bir olgu olduğunu gösterir. Karşılıklı dışevlilik kültürel bir durum diyor.
Diğer ifade de “dışevlilik konfigürasyonu” ifadesi. Chapais kitapta burada benim kırmızıya boyayarak verdiğim ifadeleri açıklayacak. Yani karşılıklı egzogaminin neden kültürel olmadığını açıklamaya çalışacak. Ben anlattığı bir çok şeye katılıyorum ama bazı noktalarda çok ciddi itirazım oldu. Elimden geldiği kadar derdimi anlatmaya çalışacağım bu yazıda. Bir çok yerde kervan yolda düzülür misali yazarken kafamı topladım diyebilirim. Hem bazı şeyleri ilk kez öğreniyorum ama bu öğrendiklerim önceki bilgilerimle uyuşmuyordu hem de bazı yerlerde Chapais’in kendi içinde tutarsız olduğunu düşündüğüm yerler oldu. Bu itirazları yeri geldikçe yazacağım ama şimdilik kitaba devam edeyim. Benim neye itiraz ettiğimi anlatabilmek için önce Chapaisîn neler anlattığını aktarmam gerekiyor.
************
Chapais’in bu başlık altında ne anlattığına dönecek olursak. İnsan toplumlarının derin yapısını (deep structure) ve bunun evrimsel kökenlerini inceliyor. Lévi-Strauss’un Les Structures Élémentaires de la Parenté adlı eserine dayanarak, yazar, karşılıklı dışevlilik (reciprocal exogamy) ilkesinin insan toplumlarının temel bir özelliği olduğunu ve insanı sosyal açıdan tanımlayan ana unsur olarak kabul edilmesi gerektiğini savunuyor. Lévi-Strauss, bu yapıyı tamamen kültürel bir olgu olarak değerlendirirken, yazar, bunun evrimsel kökenleri olduğunu ve bazı bileşenlerinin primatlarda da görüldüğünü öne sürüyor. Lévi-Strauss, toplumsal yapıların temelinde, kadınların akraba grupları arasında değişimi yoluyla kurulan evlilik ittifaklarının olduğunu belirtmiş. Chapais, dış evlilik konfigürasyonundan bahsediyor. İnsan toplumlarının temel yapısını oluşturan bu olgunun çeşitli bileşenlere ayrılabileceğini öne sürüyor. Bu bileşenler arasında kalıcı akrabalık grupları, uzun süreli çiftleşme bağları, ensest kaçınma, çift taraflı akrabalık tanıma ve evlilik yoluyla kurulan bağlar yer alıyor. Chapais, bu bileşenlerin hiçbirinin tek başına insana özgü olmadığını, ancak hepsinin bir arada bulunduğu tek türün insan olduğunu vurguluyor. Primatların bazıları dışevlilik, akraba tanıma ve ensest kaçınma gibi unsurlara sahip olsa da, bunların insan toplumlarındaki gibi bütünleşmiş bir yapı oluşturmadığını belirtiyor. Lévi-Strauss, dışevliliğin tamamen kültürel bir yapı olduğunu savunsa da, Chapais bu yapının evrimsel temelleri olduğunu ve insan evriminde aşamalı olarak geliştiğini öne sürüyor. Sonuç olarak, Chapais insan toplumlarının temel yapısını belirleyen “exogami konfigürasyonunun” hem kültürel hem de biyolojik kökenleri olduğunu savunuyor ve bu yapıların evrimsel süreç içinde nasıl şekillendiğini araştırıyor.
***
Böylece “Giriş” kısmını bitirmiş olduk. Chapais’in bu kitaptaki ana meselesini görmüş olduk. Geçelim 4 ana başlığın ilkine. Daha önce de belirttiğim gibi bu ana başlık 5 alt başlık ve 16 üçüncül başlıktan oluşuyor.
Bernard Chapais, Primeval Kinship, insan toplumunun evrimi, çift bağlanma, dışevlilik, antropoloji, primatoloji, evrimsel psikoloji, babalık, insan akrabalık sistemleri, Lévi-Strauss, Robin Fox, yapısalcılık, insan doğası, ataerkillik, erkek filopatrisi, sosyal yapı, insan davranışının evrimi, toplumsal kurumlar, Hrdy, exogami, tek çizgili soy, soy bağı, babalığın evrimi, sosyal bilimler, derin yapı, karşılıklı dışevlilik, reciprocal exogamy, evrimsel antropoloji, kültürel antropoloji, akrabalık yapıları, dışevlilik konfigürasyonu, ensest yasağı, kadın alışverişi, toplumsal yapı, evrimsel kökenler, filogenetik, kültürel yapı, insan primatları, yapısalcılık, evlilik ittifakı, ataerkil kültür, sosyal örgütlenme, primat davranışı, biyolojik temeller, kültürel normlar, insan evrimi
Comments