top of page

İlkel Akrabalık - Çift Bağı İnsan Toplumunu Nasıl Doğurdu? 5

I. EVRİMSEL TARİHÇİLER OLARAK PRİMATOLOGLAR

(1.1) 2. Primatoloji ve İnsan Davranışının Evrimi

1.2) 3. Rahim Akrabalık Mirası (The Uterine Kinship Legacy)

Rahim Akrabalığı Nasıl Tanınır?

Kitaptan aldığım ilhamla uzun süredir düşündüğüm bir konuyu ele alma fırsatı bulmuş oldum. Aşağıdaki okuyacağınız satırlarda “nsanlardaki hiyerarşi olgusunun aslında ne kadar eski ve doğal olduğu hakkındaki tespitlerimi bulacaksınız.

Primatlar arasında da insanlar gibi bir sosyal statü, yani kimin kimden “daha önemli” olduğu anlayışı varmış. Bu durum, özellikle annelerle kızları arasında çok güçlü bağlar kurulduğunda ortaya çıkıyormuş. Kızlar, annelerinin grubun diğer üyeleriyle kurduğu ilişkileri izleyerek kimin akraba olduğunu öğreniyormuş. Böylece sosyal ilişkiler zamanla “akrabalık temelli” hale geliyormuş. İlginç olan şu: Eğer annenizin gruptaki yeri yüksekse, bu size de doğrudan yüksek bir sosyal statü kazandırıyor. Yani doğduğunuz aile, sizin toplumdaki yerinizi belirliyor.

Bu durum sadece primatlara özgü değil; biz insanlarda da çok benzer şekilde işler. Zengin ya da güçlü bir ailede doğan biri, hayatına birçok avantajla başlıyor. Bu yüzden “sosyal statü” sadece eğitim ya da çalışmayla kazanılan bir şey değil, aynı zamanda biyolojik ve doğuştan gelen bir durum. Kültür ve eşitlik söylemleri bazen bu doğal gerçekliği görmezden gelebiliyor. Ama belki de asıl sorumuz şu olmalı: Hayat gerçekten ne kadar adil başlayabiliyor?


Kaldığımız yerden devam ediyoruz. Önceki yazıda Primatoloji Teorileri ve Primat Mirasları; Primat Akrabalıklarını Değerlendirmek; ve Primatlarda Rahim Bağlantılı (Anne Soyundan) Akrabalık Alanı başlıklarını görmüştük. Bu başlıkta Primatlarda anne tarafından (uterin) akrabalığın nasıl tanındığını ve bunun sosyal yapıları nasıl şekillendirdiğini göreceğiz. Chapais, Anne-çocuk bağı ve akrabalık tanıma ile ilgili olarak memelilerde anne-çocuk ilişkisi, duyusal ipuçları (ses, koku, dokunma) sayesinde güçlü bir bağ oluşturur diyor. Primatlarda hem anneler yavrularını hem de yavrular annelerini tanıyabilir. Kız kardeşler arasındaki akrabalık, annenin aracılığıyla öğrenilir, çünkü primatlar genellikle tek yavru doğurur ve kardeşler doğum öncesinde bir bağ kuramaz. Kardeşler, anneleriyle olan ortak deneyimleri sayesinde birbirlerini tanır. Bir birey, annesinin başka bireylerle olan ilişkilerini gözlemleyerek akrabalık bağlarını öğrenir. Primatlar, sosyal ilişkileri anlayarak akrabalar arasında ayrım yapabilir. Örneğin, bir bireyin annesi başka birini koruyorsa, bu kişi muhtemelen bir akrabasıdır. Sosyal yapılar nasıl evrimleşmiş? Chapais, anne-kız bağları uzun sürdüğünde, grup içinde akrabalar birbirini tanımaya başlar ve sosyal ilişkiler akrabalık temelli hale gelir. Annenin kızına destek olması, kızının annenin sosyal statüsünü devralmasını sağlar. Bu süreç, gruplar içinde akrabalık temelli sosyal yapılar oluşturur. Anne soylu (matrilineal) hiyerarşiler, maymun türlerinde yaygın olarak gözlemlenir ve bireylerin grup içindeki statüsünü belirler.

***

Sosyal Statünün Kökleri: Biyoloji, Primatlar ve İnsanlık Tarihi

Burada araya girerek sosyal statü konusunda bir kaç düşüncemi aktarmak istiyorum. İnsanlar arasında hiyerarşik yapının tarım devrimi ile ortaya çıktığını, avcı toplayıcı düzende eşitlikçi bir yapı olduğuna dair yaygın bir görüş var. İnsan olmaktan hatta canlı olmaktan o kadar  uzak bir görüş ki. Yukarıda da gördüğümüz gibi primat gruplarında sosyal statü varlığından bahsediyoruz ki bu sosyal statü mirasını bizim atalarımızın almamış olması imkansız. Yani sosyal statü dediğimiz şey hem evrensel hem de kökeni çok eskilere dayanıyor. Peki, sosyal statü nedir, nasıl kazanılır? 

Sosyal statü, bireyin toplum içindeki konumunu ve diğer insanlarla olan ilişkilerindeki yerini belirleyen bir kavram. Bir kişinin sosyal statüsü, mesleği, ekonomik durumu, eğitimi, yaşı, cinsiyeti, etnik kökeni, dini, ailevi bağları ve toplumsal rolleri gibi çeşitli faktörlere bağlı olabilir. Bahsettiğim bu bakış açısı insan odaklı bir bakış ve asıl gerçeğin üstünü örtüyor. Sosyal statünün kültürel boyutu olduğu kadar biyolojik boyutu da var ama maalesef insanlar bu acı gerçeği görmezden gelmeye ve yokmuş gibi davranmaya çalışıyorlar. Bizim ne kadar hayvan olduğumuzu bize hatırlattığı için bu yönümüzü bastırmak istiyor olabilirler. 

Sosyal statünün primatlarda kültürel bir kökeni olamaz. O zaman eğer onlar için bir sosyal statüden bahsediyorsak bunun temeli biyolojik olmalı. Peki bir şempanze grubunda sosyal statü nasıl ortaya çıkar? Bu soru bir kenarda dursun ve önce insan için sosyal statünün biyolojik yönüne bir bakalım.

İnsanın sosyal statüsünü belirleyen biyolojik faktörler neler olabilir?  Fiziksel özellikler (boy uzunluğu, çekicilik, güç gibi); Zihinsel yetenekler (Zeka, öğrenme kapasitesi ve problem çözme yeteneği gibi); Psikolojik özellikler (mizaç, kişilik, karakter gibi); Ses tonu, beden dili, sağlıklılık, özürlü olma durumu ve dayanıklılık gibi bireysel özellikler. Sosyal statüyü belirleyebilecek şeylerin listesini şu şekilde yapabiliriz:

1. Fiziksel Özellikler

  • Boy uzunluğu

  • Fiziksel çekicilik

  • Vücut yapısı

  • Fiziksel güç

  • Sağlıklılık

  • Özürlü olma durumu

2. Zihinsel Yetenekler

  • Zeka (IQ)

  • Öğrenme kapasitesi

  • Problem çözme yeteneği

  • Analitik düşünme

  • Dil becerisi

3. Psikolojik Özellikler

  • Mizaç

  • Kişilik özellikleri

    • Dışa dönüklük

    • İçedönüklük

    • Sorumluluk

    • Deneyime açıklık

    • Uyumluluk

    • Duygusal denge

  • Karakter özellikleri

    • Dürüstlük

    • Cesaret

    • Sabır

4. Ses, Beden Dili ve Diğer Bireysel Özellikler

  • Ses tonu

  • Beden dili

  • Sağlıklılık (görünüş)

  • Özürlü olma durumu

  • Dayanıklılık (fiziksel ve ruhsal)

İşte insan olarak kabul etmekte zorlandığımız durum bu. Çünkü üstünde hakimiyetimiz olmayan bir alana giriyoruz. Değiştirebilme gücümüzün olmadığı, kontrol edemediğimiz bir alan… Doğduğumuz anda aslında nasıl bir insan olacağımızın sınırları da belli olmuş oluyor. Yani statümüzü bizim seçmediğimiz şeyler belirliyor. Tabi tek etken biyoloji değil ama biyolojiyi yok sayarak ilerlememiz de mümkün değil.

Uzun bir süredir hayatı normal dağılım eğrileri ile algılıyorum. Yani hemen hemen her şey aslında bir çan eğrisi özelliğine sahip. Her şeyi bu çan eğrisi bakış açısı ile ele almak mümkün. Bu çan eğrisi yada normal dağılım bakış açısı yukarıdaki sosyal statüyü muhtemel olarak belirleyebilecek biyolojik özellikler için de geçerli.

Yapay zekayı kullanarak yukarıdaki normal dağılım grafiğini oluşturdum. Burada örnek olarak az önce yazdıklarımı ele aldım. Ama bu grafiği sonsuz sayıda şey için oluşturabiliriz. Her bir özellik için, her bir bireyi  ayrı ayrı incelemek mümkün. Burada 14 farklı özellik için çizilmiş bir normal dağılım grafiği var. Her bir birey bu dağılımda kendi özelliğine göre bir yerde bulunuyor. Rastgele bir kişinin bu dağılımda her özelliğinin maksimum olması beklenemez. Bazı özellikleri ortalama, bazıları ortalama üstü ve bazılarının da ortalama altı olması beklenir. 

Ama sosyal statü konusuna dönersek, kültürün henüz oluşmadığı, grup içindeki yerimizi belirlemek için biyolojik özelliklerimizin hakim olduğu durumda bu normal dağılım grafiği üstündeki yerimiz bizim grup içindeki sosyal statümüzü belirliyordu. 130 IQ’ya sahip; 185 cm boyunda; Çok yakışıklı; Çok kaslı; Çok çabuk öğrenen; Çok hızlı problem çözebilen; Pozitif mizaçlı; kalın ses tonuna sahip; çok sağlıklı; hiçbir fiziksel özrü bulunmayan; aşırı dayanıklı bir erkek. Tüm bu özelliklere ve tamamen rastgele değerlere sahip dört muhtemel kişiye ait normal dağılım grafiklerini yapay zekaya çizdirdim.

Bu ilk grafik grubunda mümkün olabilecek çok ideal bir kişiyi görüyoruz. Hemen her değer toplumun en üst dilimine denk geliyor. Yani bu kişinin sosyal statüsünün kültürel etkiler olmaksızın en yukarılarda olacağını tahmin etmek güç değil. Bir de hayali diğer dört kişiye bakalım. 


Belki görüntü çok küçüldü ama 5 grafiği de aynı anda görürsek bu 5 kişiden hangisinin sosyal statüsünün ne olabileceğine dair spekülasyon yapabiliriz. Sol üst köşedeki ideal olan diyelim. Onun sağında A kişisi ve solda B kişisi duruyor. Altta da C ve D kişileri. A kişisinin ortalamanın altında kalan değerleri çok az. Yani bu kişinin de sosyal statüsünün yüksek olacağını düşünebiliriz. B kişisi ise hemen hemen tüm özellikleri ortalamanın altında. Muhtemelen içine doğduğu grupta sivrilemeyecek ve statüsü düşük kalacak yani hiyerarşide alt seviyede kalacak. C kişisini geçip D ye bakalım. Çünkü bu kişinin bir özelliği maksimuma yakınken bir diğeri minimuma yakın. Boyu oldukça uzun ama hem sağlıksız hem de ince sesli. Yani her ne kadar boydan avantajlı olsa da diğer özellikleri onu geride bırakıyor.

Bir de bazı özellikler var ki bu durumda olanlar baştan kaybetmeye mahkum. Gözleri görmeyen, yada bir kolu olmayan yani fiziksel özrü olan bir kişinin, kültürün henüz devreye girmediği dönemlerde,  statüsünün yüksek olması çok zor. Günümüz modern imkanlarında bile özürlü olarak dünyaya gelmek sağlıklı bireylere oranla çok büyük dezavantajlarla yaşamaya sebep oluyor. Yani bazı özelliklerin değeri sosyal statü için bir başka özellikten çok  daha fazla ağırlığa sahip olabiliyor. Burada böyle hayati bir üstünlük farkı yaratmayan ama yine de doğuştan getirdiğimiz fiziksel, zihinsel, psikolojik vb. özelliklerimizin bizlerin toplum içindeki statümüzü belirleyeceğinden bahsediyorum.

***

Chapais'in bu başlıkta ne anlattığına geri döneyim ve bu uzun yazıyı bitireyim. Chapais,  Uterin (anne üzerinden gelen) akrabaların tanınması, öncelikle anne-çocuk bağına dayanır diyor. Memelilerde, doğum sonrası annenin sağladığı yoğun bakım ve yakınlık, hem anne hem yavru için güçlü tanıma ipuçları (görsel, işitsel, kokusal, dokunsal) oluşturur. Primatlar da (insan dışı dahil) anne–yavru birbirlerini kolaylıkla tanır. Kız kardeşler gibi diğer uterin akrabaların tanınması ise, esasen ortak bir deneyim ve tanıdıklığa bağlıdır: Yani kardeşler, doğumdan sonra annenin yanında sıkça karşılaşarak birbirlerini tanımayı öğrenirler. İki temel tanıma süreci vardır:

  1. Bireysel deneyime dayalı tanıma: Birey, annenin yanında sıkça gördüğü ve birlikte zaman geçirdiği kişiyi kardeşi olarak tanır.

  2. Sosyal ilişkilere gözleme dayalı tanıma: Birey, annenin kimlerle nasıl ilişki kurduğunu gözlemleyerek onların yakın akraba olduğunu anlar (örneğin, annenin koruduğu, besin paylaşımı yaptığı bireyler).

Çalışmalar, primatların sadece kendi deneyimlerine değil, başkalarının sosyal ilişkilerine dair bilgileri de kullanabildiklerini gösteriyor. Bu tür karmaşık tanıma, anneden kızına olan bağın uzun süreli olmasına bağlıdır. Eğer anne–kız ilişkileri nesiller boyu güçlü ve kalıcı değilse, kız kardeşler, büyükanneler gibi daha geniş uterin akrabaların tanınması da mümkün olmazdı. Sonuçta, uterin akrabalık tanıması, hem bireysel yakın deneyime hem de sosyal ilişki gözlemine dayanır ve her ikisi de güçlü, uzun ömürlü anne–çocuk bağları sayesinde gerçekleşir.

***

Ben bu başlıktaki sosyal statü konusuna takıldım ve kendi görüşlerimi o doğrultuda yazdım. Uzun süredir aklıma takılan bir konuydu. Bu vesile ile aklımdakileri yazıya geçirmiş oldum. Özetle şunu demek istiyorum, insanlardaki sosyal statü kavramı hem biyolojik hem kültürel kökenlere sahiptir, ancak temelde biyolojiye dayanır; doğuştan getirilen fiziksel, zihinsel ve psikolojik özellikler bireyin toplum içindeki konumunu büyük ölçüde belirler. Bu nedenle hayat başlangıcında eşitlik mümkün değildir ve sosyal hiyerarşiler insanlık tarihi kadar eskidir.


Comments


Abonelik Formu

Gönderdiğiniz için teşekkür ederiz!

©2020, Okunduğu Gibi tarafından Wix.com ile kurulmuştur.

bottom of page