top of page
Okunduğu Gibi

Tarikatların Zihin Kontrolüyle Mücadele Dördüncü Yazı Devamı

Güncelleme tarihi: 30 Oca 2023

Bu yeni bölüme (4. Bölüm) başlarken tüm alt başlıkları topluca görmek iyi olur diye düşündüm.

4. Bölüm Zihin Kontrolünü Anlamak

4.1 BEYİN YIKAMAYA KARŞI ZİHİN KONTROLÜ

4.2 HİPNOTİZMA ÜZERİNE BİR NOT

4.3 SOSYAL PSİKOLOJİ VE GRUP DİNAMİĞİNİN BAZI TEMEL İLKELERİ

4.4 ZİHİN KONTROLÜNÜN DÖRT BİLEŞENİ

4.4.1 Davranış Kontrolü

4.4.2 Düşünce kontrolü

4.4.3 Duygusal kontrol

4.4.4 Bilgi Kontrolü

4.5 ZİHNİN KONTROLÜNÜ ELDE ETMEK İÇİN ÜÇ ADIM

4.5.1. Çözme

4.5.2 Değiştirme

4.5.3 Yeniden dondurma

4.6 ÇİFT KİMLİK: TARİKAT ÜYELERİNİ ANLAMANIN ANAHTARI


Numaralandırma orijinal kitapta yok. Ben daha anlaşılır olsun diye o şekilde bir yazımı tercih ettim.


Sayfa 53-54-55

BÖLÜM 4

Zihin Kontrolünü Anlamak

Üniversitelerde ders verdiğimde genellikle dinleyicilerime "Zihin kontrolü altında olup olmadığınızı nasıl anlarsınız?" sorusunu yöneltirim.
Biraz düşündükten sonra, çoğu insan zihin kontrolü altında olup olmadığını başkalarının yardımı olmadan anlamanın imkansız olduğunu fark edecektir. Ayrıca kişinin zihin kontrolünün ne olduğunu çok net bir şekilde anlaması gerekir. Ben zihin kontrolü altındayken bunun ne olduğunu gerçekten anlamamıştım. Zihin kontrolünün rutubetli bir bodrumda, yüzümde bir ampul parlarken işkence görmeyi içerdiğini varsayıyordum. Tabii ki Moony'lerdeyken böyle bir şey başıma gelmedi. İnsanlar bana bağırıp çağırdığında ve bana "beyni yıkanmış robot" dediğinde, bunu beklenen bir zulüm olarak kabul ettim. Bu beni gruba daha bağlı hissettirdi. [....]
Lifton'un Çin Komünistleri tarafından uygulanan zihin kontrolü sürecinin sekiz temel unsurunu tanımladığını öğrendim.[...] ortam kontrol, mistik manipülasyon veya planlı kendiliğindenlik, saflık talebi, günah çıkarma kültü, kutsal bilim, dilin yüklenmesi, kişi üzerinde doktrin ve varoluşun dağıtılması. [...]
Yıkıcı tarikatlardan ayrılan kişilerin karşılaştığı belki de en büyük sorun kendi kimliklerinin bozulmasıdır. Bunun çok iyi bir nedeni vardır: yıllarca tarikat tarafından kendilerine verilen "yapay" bir kimliğin içinde yaşamışlardır. Tarikat zihin kontrolünden pek çok farklı şekilde bahsedilebilir ve tanımlanabilir, ancak ben bunun en iyi bireyin kimliğini bozan bir sistem olarak anlaşılması gerektiğine inanıyorum. Kimlik, inançlar, davranışlar, düşünce süreçleri ve duygular gibi belirli bir kalıp oluşturan unsurlardan oluşur. Zihin kontrolünün etkisi altında, bir kişinin aile, eğitim, arkadaşlıklar ve en önemlisi kendi özgür seçimleriyle oluşturduğu orijinal kimliği, büyük bir sosyal baskı olmaksızın genellikle kendisi için seçmeyeceği başka bir kimlikle değiştirilir.

Bu noktada ben konuyu kendi ilgi alanım açısından değerlendirmek istiyorum. Bir tarikata giren insan için belki kimlik değişimden bahsedilebilir ama asıl sorun sahip olduğun esas, asıl, ana, orijinal kimliğin sakat olması. Öyle bir nesil ile karşı karşıyayız ki yaşadığımız ahlaksızlıkları ne olursa olsun hoşgörebiliyorlar yada daha doğrusu görmemeyi becerebiliyorlar. Yani toplumumuzun bir kesimini yukarıdaki kimlik tanımının unsurları ile düşünürsek yanlış inanç, davranış, düşünce süreçlerine ve duygu kalıplarına sahip diyebiliriz.

Yıkıcı tarikatlar tarafından uygulanan zihin kontrolü sosyal bir süreçtir ve genellikle bunu pekiştiren büyük insan gruplarını içerir. Kişinin, işlevini yerine getirebilmesi için eski kimliğinden sıyrılıp grubun istediği yeni kimliğe uyması gereken bir sosyal ortama sokulmasıyla başarılır. Ona önceki kimliğini hatırlatabilecek her türlü gerçeklik - eski benlik duygusunu doğrulayabilecek her şey - bir kenara itilir ve yerini grubun gerçekliği alır. İlk başta kasıtlı olarak rol yaparak geçinse bile, sonunda rol gerçek olur. İçselleştirildiğinde önceki inanç sisteminin yerini alan bütüncül bir ideoloji benimser. Kişi genellikle radikal bir kişilik değişimi ve hayat akışında ciddi bir kesinti gösterir.
[......] Zihin kontrolünün özü, bağımlılığı ve uyumluluğu teşvik etmesi ve özerklik ve bireyselliği engellemesidir.

Özerklik ve bireyselliğin engellenmesi bağımlılığın teşviki zihin kontrolünün özü tespitini otoriter ve dayatmacı ailelerde büyümüş bir insan topluluğunun tamamının zihin kontrolü etkisi altında kaldığını söyleyebiliriz. Daha önce Erich Fromm'un Kendini Savunan İnsan kitabını ele aldığımda da bu konu en önemli ve merkezi yeri tutuyordu. İnsanların kendi kişiliklerini üretebilmeleri, yeteneklerini keşfedebilmeleri engellendiği takdirde bir çeşit robot ortaya çıkarmış oluyorsunuz. Kendisine yabancılaşmış ve anlamsız bir hayat içinde debelenen insanlar ortaya çıkıyor. Şimdi de bu kitapta birey olmak, özerk olmak ne kadar önemli bir kez daha görmüş oluyoruz.


Belki aşırı indirgemeci olabilir ama bence doğru tespit şudur: eğer özerkliğini yitirmiş, birey olamamış bir kişiyseniz bilin ki bir şekilde zihin kontrolü altındasınız demektir.


Sayfa 55-56

ZİHİN KONTROLÜNE KARŞI BEYİN YIKAMA

[.....] Zihin kontrolü beyin yıkama değildir.
"Beyin yıkama" 1951 yılında gazeteci Edward Hunter tarafından ortaya atılmış bir terimdir. Hunter bu terimi Kore Savaşı'nda esir alınan Amerikan askerlerinin değerlerini ve bağlılıklarını aniden nasıl değiştirdiklerini ve hayali savaş suçları işlediklerine nasıl inandıklarını anlatmak için kullanmıştır. Hunter bu terimi Çince hsi nao, "beyin yıkama" kelimesinden çevirmiştir.
Beyin yıkama tipik olarak zorlayıcıdır. Kişi başlangıçta bir düşmanın elinde olduğunu bilir. Kimin mahkum kimin gardiyan olduğu gibi rollerin net bir şekilde belirlenmesiyle başlar ve mahkum mutlak bir minimum seçim hakkı yaşar. Genellikle kötü muamele, hatta işkence söz konusudur.

Açıkcası bu alt başlığı üstüme alındım. (Bu alt başlığın olması da bu yanlış anlama noktasında yalnız olmadığımı gösteriyor) Sanırım ilk yazıda da söylemiştim. Ben halkımızın bir kısmının beyin yıkamaya maruz kaldığını düşünüyorum ama acaba bu doğru mu. Bir insan beyni yıkanmışsa bunu kendisi bilebilir mi diyerek bu araştırmaya başlamış ve karşıma Steve Hassan ve onun Tarikatların Zihin Kontrolü ile Savaş adlı kitabına ulaşmıştım. Bu açıklamayı yapmak zorunda hissettim. beyin yıkama ile zihin kontrolü iki ayrı konu ve artık biliyorum ki benim de kast ettiğim şey zihin kontrolü imiş.


Açıkcası özellikle her hangi bir dini inanca ve/veya ideolojiye sahip olan herkesin zihin kontrolü altında olduğunu düşünüyorum. Sadece bu iki konu değil çocuk yetiştirme ehliyetine sahip olmayan tüm anne babaların da çocuklarının zihinlerini kontrol etmeye çalıştıklarını düşünüyorum. Özerk bir birey olamama ve ailesine bağımlı ve kendi ayakları üstünde duramama bu söylediğimi kanıtlar nitelikte.

"Düşünce reformu" olarak da adlandırılan zihin kontrolü daha incelikli ve karmaşıktır. Failleri arkadaş ya da akran olarak kabul edilir, bu nedenle kişi çok daha az savunmacıdır. Kontrolcüleriyle işbirliği yaparak ve onlara kendisine karşı kullanılacağını bilmediği özel bilgileri vererek farkında olmadan katılır. Yeni inanç sistemi yeni bir kimlik yapısı olarak içselleştirilir.
Zihin kontrolü çok az veya hiç açık fiziksel istismar içermez. Bunun yerine, güçlü bir telkin etkisi yaratmak için hipnotik süreçler grup dinamikleri ile birleştirilir. Birey öngörülen seçimleri yapması için kandırılır ve manipüle edilir -doğrudan tehdit edilmez-. Genel olarak, kendisine yapılanlara olumlu yanıt verir.
"Beyin yıkama" kelimesinin haber medyası tarafından bu kadar gevşek kullanılması çok kötü. İşkence yoluyla din değiştirmeyi çağrıştırıyor. Bir tarikatın içinde olanlar işkence görmediklerini bilirler, bu yüzden eleştirmenlerin yalan uydurduğunu düşünürler.

Kontrol altında olmak, kandırılmak, manüpile edilmek, telkin altında kalmak. Son yıllarda özellikle yandaş basını takip eden, propagandist dizileri izleyen bir kısım insanın zihinlerinin kontrol edilmediğini söylemek zor.


Zihin kontrolünün düşünce reformu gibi pozitif çağrışımları olan bir kavramla açıklanması düşündürücü. Düşüncende reform yapabiliyorsan aslında iyi bir şey yapmış olursun. Düşünce reformunun arkasında değişim, gelişim, ilerleme, aydınlanma gibi çağrışımlar gizli. Sahip olduğun kimlikten kurtulmak ve kendini yenilemek istiyorsan geçirdiğin zihinsel dönüşüm hiç de kötü bir şey değil aslında. Burada sorun bunun kendi tercihinle olmuyor olması.


Sayfa 56-57

HİPNOTİZMA HAKKINDA BİR NOT

[...] Aslında hipnoz çoğu insan tarafından çok az anlaşılır. Bu terimden söz edildiğinde akla gelen ilk görüntü, sakallı bir doktorun, sarkık gözlü bir kişinin önünde eski bir cep saatini zincirinden sallandırmasıdır. Bu görüntü kesinlikle bir klişe olsa da, hipnotizmanın temel özelliğine işaret eder: trans. Hipnotize edilen insanlar normal bilinçten temelde farklı olan trans benzeri bir duruma girerler. Aradaki fark şudur: normal bilinçte dikkat beş duyu aracılığıyla dışa doğru odaklanırken, trans halinde kişinin dikkati içe doğru odaklanır. Kişi içsel olarak işitir, görür ve hisseder. [...]
[....] Buna ek olarak, trans halinde olmak genellikle hoş ve rahatlatıcı bir deneyimdir, böylece insanlar mümkün olduğunca sık transa girmek isterler. En önemlisi, trans halindeyken insanların eleştirel yetilerinin azaldığı psikoloji araştırmacıları tarafından klinik olarak tespit edilmiştir. Kişi trans halindeyken aldığı bilgileri normal bilinç durumuna göre daha az değerlendirebilir.

Yukarıdaki alıntıda dikkatimi çeken şey su oldu, eleştirel yetilerin azlığı. İnsanımızın belki de en ayırt edici yönlerinden birisi de budur her halde. Bu ülkeyi az biraz bilen, tanıyan, anlayan bir kişi bunu tespit edecektir. Tabi ki bunun sebebini trans haline bağlamayacağım ama toplumun büyük kısmının trans halinde olduğunu birisi söylerse de şaşırmam doğrusu.


Bu yazıyı burada bitiriyorum. Çünkü bundan sonraki iki alt başlığı bir arada almayı istiyorum. Orada bu konuyu bilimsel olarak ele alan konular başlıyor. O yazı biraz daha uzun olacak çünkü bana "evreka" anı yaşatan bilgi orada ve o konu üstünde biraz durmak istiyorum.


Özerk Bir Birey Olmak İçin Seni Kontrol Edenlerden Kopman Gerek
Özerk Bir Birey Olmak İçin Seni Kontrol Edenlerden Kopman Gerek



Comments


bottom of page